Keskin Yazar


Nerede O Eski Komşuluk Düzeni?

Bir zamanlar kapı önlerinde sandalyeler dizilir, akşam serinliğinde komşular hal hatır sorar, çocuklar sokakta güvenle oynardı


Bir tabak yemeğin buharı, komşu kapısına dayanır; biri hastalansa mahalle ayağa kalkardı. O eski komşuluk düzeni, bir zamanlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıydı. Şimdi ise çok uzaklarda bir hatıra gibi...

Modern hayat bize birçok kolaylık sundu belki ama, bir şeyi de elimizden aldı: Samimiyeti. Artık apartmanlarda yıllarca aynı binada yaşayıp birbirinin adını bile bilmeyen insanlar var. Bir asansörde karşılaşıp başını eğerek selam vermekten kaçınan, selamlaşmayı bile unutan bir toplum olduk. Oysa komşu, sadece evimizin yanındaki kişi değil; zor günümüzde kapısını çalabileceğimiz, iyi günde birlikte gülebileceğimiz bir yoldaştır.

Peki ne değişti?

Belki de teknolojiyle beraber bireyselleşmeye başladık. Sosyal medyada binlerce "arkadaşımız" varken, yan dairede oturan komşumuzun yüzünü hatırlamıyoruz. Güven duygusu zedelendi, insanlar birbirine karşı daha mesafeli oldu. Komşuluk kültürü yerini, “rahatsız etmemeye” dayalı bir sessizliğe bıraktı.

Ama hâlâ geç değil.

Mahalle bakkalına selam vererek başlamak bile bir adımdır. Kapı komşunuza pişirdiğiniz yemekten bir tabak götürmek, sizi “yadırganan” değil, “özlenen” biri yapar. Çünkü o eski komşuluk düzeni, nostaljide kalmak zorunda değil. Biraz gönül koymakla, biraz hal hatır sormakla, yeniden filizlenebilir.

Unutmayalım, komşu komşunun külüne muhtaçtır. Belki de yeniden daha samimi bir toplum olmak için önce kapı zilini çalmalıyız.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.