Sinema sektöründe artık film çekmek çok zorlaştı. Eskiden zaten zar zor yatırımcı buluyorken artik sinemaya yatırımcı bulmak imkansız hale geldi. Kaliteli bir film çekmek ancak iki elin parmaklan kadar az kalan büyük firmalara
kaldı. Onlarda zarar etmemek için film çekmiyorlar. Meydan, eline bir fotoğraf makinası iki tane ışık alan, film çekmeye giden deneyimsiz sinemaseverlere kaldı.
Tam böyle ümitlerimiz kesilmişken Aksaraylı olan basın danışanımız Gökten Öztürk Bey, ısrarla memleketi olan Aksaray iline bizi gitmeye ikna etti. Bir ay boyunca çok tanımadığım, herhangi bir basın organından burayla ilgili neler var neler yok bilmediğim, tarihsel ve coğrafi güzelliklerinden haberdar olmadığım bir yere gidip, çekmeyi planladığım üç projeyi riske atmak istermedim. Çünkü sinema ve sinemacının kente yararlı olduğunu bilen, bunlar geldikten sonra ekonomiyi ve esnafın kalkınmasının onlara neler getireceğini bilen bölgelere gitmenin, her zaman için riski azaltacağından emindim. Aksaray'ın bir parçası olan basın danışanım, Gökten Öztürk ısrarını sürdürerek bir ay boyunca başımın etini yedi. Sırf onun gönlü olsun ve birazcık İstanbul'daki ağır çalışma şartlarından uzaklaşmak için iki günlüğüne onu kıramayıp gelmeyi kabul ettim.
Biz İstanbul'dayken birçok kuruluşun Gökten Bey'le iletişime geçtiğini, birçok teklifler aldığını bana iletti. Ben sinemacılığın zor olduğunu bildiğim ve daha öncesinde de böyle teklifler alıp elim boş döndüğüm için çok fazla dikkate almadım. Aksaray'a geldiğimiz gün birçok söz veren kişinin yüz yüze görüşmeyi bile kabul etmediğine, bir gün önce gelmemizi söyleyen kişilerin sözlerinden geri döndüklerine şahit olmaya başlamıştık. Gökten Bey benim önümde böyle konulara mahcup kalmış, görüşmeyi
sağlamak için çırpınmayı arttırmış, hala daha Aksaray için birşeyler yapmak isteyen insanların olacağını iddia ederek hiç ara vermeden, nefes almadan birçok kişiyi harekete geçirmiştir. Onun çabalarını ve bana karşı mahcup olmamak için verdiği emekleri havranlıkla izlemekteydim
günlüğüne onu kıramayıp gelmeyi kabul ettim
.
Biz İstanbul'dayken birçok kuruluşun Gökten Bey'le iletişime geçtiğini, birçok teklifler aldığını bana iletti. Ben sinemacılığın zor alduğunu bildiğim ve daha öncesinde de böyle teklifier alıp elim boş döndüğüm için çok fazla dikkate almadım. Aksaray'a geldiğimiz gün birçok söz veren kişinin yüz yüze görüşmeyi bile kabul etmediğine, bir gün önce gelmemizi söyleyen kişilerin sözlerinden geri döndüklerine şahit olmaya başlamıştık. Sinema sektöründe yılların tecrübesiyle önceden tahmin etmiş, hesaplamış, sadece Gökten Bey'in görmesini ve anlamasını istemiştim. Bu birçok görüşme, öylesine yapılırken, bir anda beni bile şaşırtacak ve Aksaray için birşeyler yapmak isteyen başta 22. Dönem AKP Aksaray milletvekili Ahmet Yaşar Bey ve Karbeyaz Hotel'in sahibi Tuncer Soyal karşıma çıktıktan sonra, tüm fikirlerim değişti ve burada birkaç gün daha kalarak iyice çevreyi tanımaya, buraya ne faydamız olabilir diye bakmaya karar verdim. Eski millet vekilimiz Ahmet Bey'in misafirperverliği, hala Aksaray için çok güzel şeyler düşünmesi, emek vermesi ve bizim görmemiz gereken yerleri anlatması beni etkiledi. Bence her kentte böyle milletvekilleri olması gerektiği bir gerçek. Aksaray için bu kadar güzel şeyler düşünen, oranın tanıtılması için, güzel şeylerin olabilmesi için çalışması beni çok etkiledi. Karbeyaz Hotel'in sahibi Tuncer Bey'in ise bu güne kadar, Aksaray ve Hasandağı için yaptıklarını dinledikten sonra, böyle güzel insanların yanında kalıp, bu güzelliklerin Türkiye'ye hatta tüm dünyaya tanıtılması gerektiğine inandım. Bu kadar güzel bir kent, bu kadar geri planda kalmamalı. Birçok kentin özellikleri birdir, tektir. Aksaray'ın güzelliği, tarihi dokusu, büyük uygarlıkların beşiği oluşu ve bunu Türkiye'ye yeterince duyuramamaları kentin büyük kayıplarından görülse de Türk halkının böyle bir güzelliği bilmemesinin asıl kayıp olduğunu anladım. Aksaraylı gazeteci Gökten Öztürk'e, böyle güzelliklerin
. Bu kadar güzel bir kent, bu kadar geri planda kalmamalı. Birçok kentin özellikleri birdir, tektir. Aksaray'ın güzelliği, tarihi dokusu, büyük uygarlıkların beşiği oluşu ve bunu Türkiye'ye yeterince duyuramamaları kentin büyük kayıplarından görülse de Türk halkının böyle bir güzelliği bilmemesinin asıl kayıp olduğunu anladım. Aksaraylı gazeteci Gökten Öztürk'e, böyle güzelliklerin olduğunu bana gösterdiği ve böyle güzel insanlarla beni
tanıştırdığı için ona çok büyük bir teşekkür borçluyum. Ama asıl büyük teşekkürü Aksaray halkı ona vermeli.
Yaşanmış bir öyküden alınarak çekilen "Yasaklı Köy" filminin ikicisini bu güzel şehirde çekmeye karar verdim ve arkasından dünya çapında önemli olan ve kültür bakanlığımız tarafından desteklenen "Ayasofya" filmi de Aksaray'da çekilecektir. Bu güzellikleri Türkiye ve tüm dünyaya duyurulacak, gösterilecek, herkesin yolu bu güzel Aksaray'a düşecektir. Bunların yanı sıra bizim geldiğimizi duyan gazeteci Ayşe Alp buralara kadar gelip bizlere nasıl destek verebileceğini, nasıl yardımcı olabileceğini sormasıyla, ulusal basındaki gazetecileri aratmayan merakı ve ilgisi bizi bir hayli mutlu etti. Kendisine de sonsuz şükranlarımı bir borç bilirim. Bize Güzelyurt'u tanıtmak için Güzelyurt Belediye Başkanı Ünal Demircioğlu yanımıza güzel kenti göstermek için bir görevli tahsil etti.
8902,47%-1,22
34,16% -0,10
37,75% -0,20
2907,48% -0,54
4881,55% -0,69
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.