Değerli Türk Halkı, Kıymetli Eğitim Çalışanları, Saygıdeğer Basın Mensupları ve Eğitim Paydaşları,
Bugün burada eğitim çalışanlarını asgari ücrete mahkûm edip maaşından en üst düzeyde vergi alan ve bununla yetinmeyip sendika seçim ve örgütlenme hakkına müdahale etmeye çalışarak eğitimcinin iradesine yön vermeye çalışan bu düzene karşı olduğumuzu göstermek ve neredeyse açlık sınırındaki maaşları eğitimcilere reva görenlere tepkimizi yine açlık sınırında maaş alan bir öğretmenimizin bordrosunu yırtarak göstermek için toplandık.
Kira, ulaşım ve temel gıda giderleri gibi zorunlu ihtiyaçlar başta olmak üzere birçok kalemdeki fahiş zamlar karşısında birçok vatandaşımız gibi eğitim çalışanlarıda temel ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmiş, ağır bir yoksulluk kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Çalışanların gelirleri özellikle büyükşehirlerde neredeyse bir kiraya eşdeğer durumdadır. Kira ödemeleri yapıldıktan sonra maaşlardan kalan miktarla aylık gıda ihtiyaçlarını karşılamaya, elektrik, su, doğalgaz, iletişim faturalarını ödemeye bile yetmemektedir. TÜİK enflasyon rakamları dışında enflasyonun yükselmesine karşı politika geliştiremeyen hükümet sayesinde, maaşlarımıza yapılan zam ve sözde enflasyon farkları daha elimize geçmeden erimiş, memur enflasyona ezdirilmiştir. Bunlar yetmezmiş gibi vergi dilimi düzenlemesinin ısrarla gündeme alınmaması bizi açlık sınırına doğru sürüklemiş maaşlarımız asgari ücret düzeyine gerilemiştir. Çalışanların sırtındaki küfe her geçen gün ağırlaşırken kredi kartı limitleri dolmuş, ek hesaplarda para kalmamış, bıçak kemiğe dayanmıştır.
Öğretmen ve memur maaşlarının yüksek oranda vergi dilimine tabi olması maaşa yapılan zam ve iyileştirmeleri anlamsız kılmaktadır. Düşük maaşlarla geçim derdine düşürülen öğretmenlerin, gelirlerinden alınan yüksek vergi kesintileri neredeyse asgari ücret tutarını bulmaktadır.
Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası olarak eğitim çalışanlarının maaşlarının, 2023 Ocak ayında yapılacak zam ve iyileştirmelerle, kurumlar tarafından belirlenen refah seviyelerine çekilerek maaşın yoksulluk sınırına kadar olan kısmının vergiye tabi tutulmaması ve alım gücünün korunması için gelir vergisi oranlarının güncel ekonomik koşullara uygun olarak revize edilerek vergi kesinti oranının %15’e sabitlenmesini istiyoruz.
Eğitimciyi bu hale getiren yetkili sendika ve destekçisi sarı sendikalar;
Siyasete yaranmak adeta şirin gözükmek için memurun ekonomik ve özlük haklarını toplu görüşme tiyatrolarında siyasilere peşkeş çektiler,
Sahte TÜİK rakamlarıyla buçuklu zamlara teşekkür ederek makamlarını garantiye almak isteyenler memuru enflasyona ezdirdi.
Elde ettikleri makamları korumak için öğretmenleri kanunla değersizleştirmeye ve ayrıştırmaya çalışanlara alkış tuttular. Tüm bunları yaparken de teşekkür bekleyecek kadar yüzsüzleştiler.
Siyaset ile kol kola giren sendika anlayışının geldiği son nokta ise hukuk tanımazlık olmuş daha önce Danıştay tarafından iptal edilen maddeye rağmen ve yine mahkemeden döneceğini bilerek az önce saydığımız gerçekleri görerek kendilerinden istifa edenleri ve gerçekleri yüzlerine vuran sendikaları cezalandırmak, yeni kopuşları engellemek için bu gün de %2lik sendika kotası getirerek kendi kurdukları düzeni devam ettirmeye, çalışanların seslerinin duyulmasına ve haklarının aramasına engel olmaya, kendi ekonomik ve siyasi amellerinin önündeki son engelleri kaldırmaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte kullandıkları tek koz aylık olarak fazladan alınacak 150 TL’dir. Siyasetin ve “malum sen”lerin bu paraya muhtaç olduğunu düşündükleri eğitim çalışanları artık gerçeklerin farkındadır, yaşadıkları geçim sıkıntısının sebebini gayet iyi görmüştür. Sendikacılık anlayışından uzak, üyelerini sayıdan ibaret gören bu anlayışın artık kamu çalışanlarına yapacağı tek hizmet kendini fes etmektir.
Örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamaya çalışmanın, devlet memurunu ve bir ihtisas mesleği olan öğretmenliği asgari ücrete mahkûm etmenin asıl amacı kamu çalışanlarının karşı çıkma refleksini engellemek, çaresiz bırakmak ve istedikleri düzeni kurarak menfaatlerine engel olmaya çalışanları saf dışı bırakmak olduğu aşikârdır.
Taleplerimiz karşılanmadığı takdirde eğitim çalışanlarının sorunlarına dikkat çekmek için 2 Ocak 2023 Pazartesi günü sendikamızın aldığı karar doğrultusunda iş bırakma eylemi yapacağımızı da buradan kamuoyuna duyuruyoruz.
Kamu Çalışanlarının bu zamana kadar olan tüm maddi kayıplarının karşılanarak maaşlarının yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır. Maaşın yoksulluk sınırına kadar olan kısmı vergiye tabi tutulmamalı ve alım gücünün korunması için gelir vergisi oranlarının güncel ekonomik koşullara uygun olarak revize edilerek vergi kesinti oranı %15’e sabitlenmelidir. Örgütlenme özgürlüğü üzerinde kurulmaya çalışılan baskı derhal son bulmalıdır. Bizler bu gün buradan bir kez daha haykırıyor ve açlık sınırında maaşı kabul etmediğimizi bu bordroyu yırtarak gösteriyoruz. Bu isteklerimiz karşılanana kadar da SUSMAYACAĞIZ, VAZGEÇMEYECEĞİZ. ÇOK OLANLAR DEĞİL İNANANLAR KAZANACAK!
Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası ….. İl Temsilciliğ