Bu zafer, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, halkımızın azim ve kararlılığıyla kazanılmıştır. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde 103 yıl önce kazanılan bu büyük zafer, yalnızca askeri bir başarı değil; aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini atan, laiklik, demokrasi ve tam bağımsızlık yolunda atılmış en önemli adımlardan biridir. Bu anlamlı günün yıldönümünde, cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe, tam bağımsızlığa, insan haklarına, barışa ve özgürlüğe olan inancımızı, her zamankinden daha güçlü bir şekilde ifade etmeliyiz. Başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.

O gün tüm yokluklar içerisinde, savaş ortamında  millet iradesini önemseyen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararlarıyla milli mücadeleyi yürüten bir anlayıştan tek adam cunta yönetimine dönen bir anlayışın hakim olduğu anti demokratik bir ülkeye döndük. Bugün hukuk rafa kalkmış durumda. İstanbul’a bir başsavcı atadılar. Adam kendisini Türkiye Başsavcısı sanıyor. Birde iftiracıdan örgüt lideri yarattılar. İstenmeyen kim varsa aleyhine bir ifade, dört gün göz altı, ardından tutuklama, görevden alma. Bu artık mutad uygumla haline geldi. 
Ergenekon balyoz operasyonları sırasında fetö Tuncay Güney diye bir adamın iftiralarıyla onlarca insan hakkında soruşturmalar, davalar açmıştı. Şimdi de aynı taktikle Aziz İhsan Aktaş denen bir müfterinin ifadeleri ile belediye başkanları tutuklanıyor, görevden alınıyor. 

Darbeci iktidar hem belediye başkanlarımızdan hem de milletimizden 31 martın intikamını alıyor. Hiç kimse unutmasın.Hukuk bir gün hukuku ayaklar altına alanlara da lazım olacak. Bugünün darbecileri en kısa sürede hukuk önünde hesap verecek. Sandık eninde sonunda milletin önüne gelecek. Darbecilerin tamamı önce sandıkta sonra da bağımsız yargı önünde bu millete hesap verecekler. 
Sözlerimi Atatürk’ün geçliğe hitabesinden kısa bir bölüm okuyarak sonlandırmak istiyorum.
“memleketin dahilinde,  iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. 
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!”